“İstanbul Sözleşmesini Savunmak: Toplumsal Cinsiyet Temelli Nefret Söylemiyle Mücadele İçin Politika Önerileri” başlıklı rapor yayınlandı!
Facebook
Twitter
WhatsApp

S.S. ADA Eğitim Kooperatifi (Ankara Dayanışma Akademisi) ve Birarada Bilim, Sanat, Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği’nin ortaklaşa yürüttüğü ve Avrupa Birliği tarafından finansal olarak desteklenen “Dayanışma Akademileri Ağı Aracılığıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Geliştirme” Projesi kapsamında oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı (AĞ-DA) tarafından “İstanbul Sözleşmesini Savunmak: Toplumsal Cinsiyet Temelli Nefret Söylemiyle Mücadele İçin Politika Önerileri” başlıklı rapor yayınlandı.

“Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararına Karşı Toplumsal Cinsiyet Temelli İnsan Hakları Mücadelesini Güçlendirmek” başlığını taşıyan ve Civil Rights Defenders ve Humboldt Üniversitesi Center for Comparative Researches on Democracy tarafından desteklenen bir dizi etkinliğin sonuç raporu niteliğinde olan rapor; Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilme süreci ve sonrasında artan toplumsal cinsiyet temelli nefret söylemiyle mücadele için politika önerilerini içermekte.

Dört bölümden oluşan raporun “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden Çekilme Süreci: Neler Yaşandı?” başlığını taşıyan ilk bölümünde 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı cumhurbaşkanı kararı sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından feshedilen sözleşmenin feshine giden süreç ele alınıyor. İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin ilk sinyallerini 2019 yılından itibaren aramaya başlayan rapor; 2019 8 Mart’ının sonrasında ülke genelindeki camilerde cuma namazının ardından basın açıklaması yapılması ve dua edilmesi çağrısı ile feshe giden yolun ilk belirgin işaretlerinin ortaya çıktığını vurguluyor. 2019, 2020 ve 2021 yıllarına odaklanan bu kısım, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine giden süreçte yürütülen İstanbul Sözleşmesi karşıtı kampanyanın satır aralarını gözler önüne seriyor. 20 Mart 2021 günü cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine dönük tepkileri de ele alan rapor; çekilme kararına dönük tartışmaları iki ana başlık altında inceliyor: İlk başlık Sözleşmenin içeriği ve hükümetin sözleşmenin iptal edilmesine ilişkin görüşleri üzerineyken; ikinci başlık ise Sözleşmeden çekilme kararının tek başına Cumhurbaşkanı tarafından alınıp alınamayacağına ilişkin hukuki bir tartışma olarak ortaya konuyor.

Raporun “İstanbul Sözleşmesi, Yükselen Küresel Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Hareket ve Nefret Söylemi” başlığını taşıyan ikinci bölümünde İstanbul Sözleşmesinin kadına yönelik şiddetin temellerini toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler ve eril tahakküm ilişkilerinde arayışı vurgulanarak; toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin uluslararasılığı ve ortak özellikleri gözler önüne seriliyor. “Ne ile karşı karşıyayız?” sorusuna cevap arayan rapor, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin benzerliklerini ortaya koyarak, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin “çok daha geniş bir sağcı, muhafazakâr ve otoriter siyasi hareketin parçası” olduğunu, “toplumsal cinsiyet karşıtlığının ise bu genel demokrasi karşıtı hareketin temel bağlayıcı unsurlarından biri olarak görülmesi” gerektiğini vurguluyor. Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere dair tespitlerin ardından toplumsal cinsiyet karşıtı farklı kampanyaların temel iddialarına ve temel stratejilerine odaklanan raporun ikinci bölümü; toplumsal cinsiyet karşıtı hareketin dilini ve nefret söylemini araçsallaştırmasını irdeleyerek sona eriyor.

Küresel toplumsal cinsiyet karşıtı harekete dair analizlerin ardından raporun “Türkiye’de İstanbul Sözleşmesinden Çekilme Süreci ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Nefret Söylemi: Aktörler, İddialar, Stratejiler” başlığını taşıyan üçüncü bölümünde toplumsal cinsiyet karşıtı hareketin Türkiye’deki İstanbul Sözleşmesi karşıtı kampanya özelinde ayrıntılı bir analizi yapılıyor. İstanbul Sözleşmesini hedefine alan toplumsal cinsiyet karşıtı hareketin Türkiye’deki aktörlerini ve bu aktörlerin temel iddialarını inceleyen raporun üçüncü bölümü, İstanbul Sözleşmesi karşıtlarının temel kampanya stratejilerini ele alarak; İstanbul Sözleşmesi karşıtı hareketin söylemsel stratejilerine odaklanıyor ve nefret söyleminin bu süreçte nasıl araçsallaştırıldığını faş ediyor.

Raporun dördüncü ve son bölümü “Toplumsal Cinsiyet Temelli Nefret Söylemiyle Mücadele İçin Politika Önerileri: Her Şeye Rağmen İstanbul Sözleşmesini Savunmak” başlığını taşıyor. Rapor, sunduğu politika önerilerine temel oluşturan tespitleri şöyle sıralıyor:

  • İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır,
  • İstanbul Sözleşmesi’ni ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak sadece kadın hareketi ile LGBTİ+ hareketinin sorumluluğunda değildir,
  • Kime yönelirse yönelsin, nefret söylemi demokratik toplumlar için çok tehlikelidir,
  • Toplumsal cinsiyet temelli nefret söylemiyle mücadele, tepkisel ve kurucu stratejileri birleştiren bütüncül bir perspektifle mümkündür.

Raporun bu dört temel tespit üzerinden şekillenen Toplumsal Cinsiyet Temelli Nefret Söylemiyle Mücadele İçin Politika Önerileri ise şöyle sıralanıyor:

  • Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler konusunda farkındalık yaratmak,
  • Kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadele için kurum içi mekanizmaları oluşturup hayata geçirmek,
  • İstanbul Sözleşmesi üzerine farkındalık oluşturmak,
  • Nefret söylemi konusunda farkındalık yaratmak,
  • Nefret söyleminin hedefindeki kişi ve gruplarla dayanışma içinde olmak,
  • Eşitliği ve özgürlüğü vurgulayan yeni ve pozitif bir söylem kurmak ve onu yaygınlaştırmak,
  • Ulusal ve uluslararası işbirliklerini geliştirmek.

Araştırma raporunun tamamı için tıklayınız.